top of page

''Yoga zaten somatiktir.''

  • Yazarın fotoğrafı: Sema Bozyel
    Sema Bozyel
  • 29 Eyl
  • 2 dakikada okunur

“Somatik” kelimesi, köken olarak Yunanca soma yani “beden” sözcüğünden geliyor. İlk olarak felsefe ve tıp alanında, bedenle ilişkili olan, bedensel süreçleri ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Modern Batı literatüründe ise somatik, bedeni yalnızca biyolojik bir yapı olarak değil, aynı zamanda hissedilen, deneyimlenen ve farkındalık yoluyla algılanan bir bütün olarak değerlendirme anlamında kullanılıyor.


Somatik yaklaşım, özellikle 20. yüzyılda beden-ruh bütünlüğüne dair çalışmalarda, hareket terapilerinde ve alternatif tıp alanında yaygınlaşmış. Felsefi açıdan bedenin yaşayan bir bilinç taşıdığına vurgu yapılırken, pratikte ise somatik yöntemler, kişinin bedenindeki duyumlarla temas etmesine, bedenin hafızası olan, bilinçli tercihler yapan bir özne olarak algılanmasına yönelik uygulanıyor.


Günümüzde ise “somatik” kelimesi daha çok sinir sistemini rahatlatan, bedeni yumuşatan ve zihni sakinleştiren yöntemleri tanımlamak için kullanılıyor. Özellikle travma odaklı çalışmalar, sinir sistemi regülasyonu ve stresle başa çıkma pratiklerinde “somatik” sözcüğü, güven, yumuşaklık ve rahatlama ile eş anlamlı hale geldi.


Yoga sistemini incelediğimizde, aslında bu sistemde başından beri bu özelliklerin var olduğunu görmek mümkün. Yoga sisteminin içindeki uygulamalar sadece bedenin dış görünüşüne veya kas gücüne yönelik değildir; nefes, odaklanma ve duyusal algı üzerinden sinir sistemini derinden etkiler. Bedeni dinleyen, duyumlarla bağlantı kuran ve nefesi genişleten her yoga pratiği özünde zaten “somatiktir”.


Özellikle nefes ve meditasyon teknikleri, parasempatik sinir sistemini uyandırarak rahatlama, dinginlik ve içsel güvenlik hissi sağlar. Yoga pozları ise yalnızca bir fiziksel hareketler dizisi değil, bedenle kurulan duyusal bir diyaloğun aracıdır. Bedende oluşan en küçük titreşimleri bile fark etmek, kasların nasıl tepki verdiğini gözlemlemek ve nefesin akışını izlemek, yogayı kendiliğinden somatik bir deneyime dönüştürür.


Peki, o halde neden “somatik yoga” kavramı ortaya çıktı? 


Bunun temel nedeni, modern dünyada yoganın giderek “bedensel performans” odaklı bir alana kayması. Sosyal medyada ya da stüdyo pratiklerinde yoga, çoğu zaman zorlayıcı pozların, baş aşağı duruşların veya ileri seviye esneklik gösterilerinin sergilendiği bir akrobasiye dönüştü.


Elbette esnekliğin, kas ve nefes kontrolünün gelişmesiyle bu pozlar uygulanabilir. Ancak böyle bir durumda zaten bunlar artık ''zor pozlar'' olmaktan çıkar ve pratik anında bedene kendiliğinden yerleşir. 


Yoga pozları, yoga yolunun yalnızca sekizde bir kısmıyken, günümüzde yogayla ilgilenen insanların bir takıntısı haline gelmiş gibi görünüyor. Bedeni zorlayarak estetik açıdan “gösterişli” pozlara girmek, kimi zaman sakatlanma pahasına ulaşılmaya çalışılan bir hedef oldu. Bu durum, bazı insanlar için yoganın özündeki şefkat, dinginlik ve acıdan özgürleşme niteliklerini gölgede bırakıyor.


İşte tam da bu noktada “somatik yoga” kavramının bir tür hatırlatma olarak doğduğunu düşünüyorum. İnsanlara yoganın yalnızca şekilden ibaret olmadığını, bedenle duyusal temas kurarak sinir sistemini dengeleyen, yumuşak ve telaşsız bir pratik olduğunu yeniden göstermek için bu tanım kullanılmaya başlanmış olabilir. 


Aslında “somatik yoga” yeni bir icat değil; yoga zaten tarihsel kökeni itibariyle bedensel duyumları merkeze alan, zihni sakinleştiren ve içsel deneyime yönlendiren bir teknikler bütünü. Bu nedenle “somatik yoga” ifadesi, yoganın özünü vurgulamak için kullanılan güncel bir kavram. Ancak gerçeklik, yoga sisteminin özünde daima somatik olduğudur.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page